logotype
  • Ana Sayfa
  • Dr. Turhan Güldaş Kimdir?
  • Kişisel Gelişim
  • TV Media
  • Basında
  • Blog
  • İletişim
YouTube
logotype
  • Ana Sayfa
  • Dr. Turhan Güldaş Kimdir?
  • Kişisel Gelişim
  • TV Media
  • Basında
  • Blog
  • İletişim
YouTube
  • Ana Sayfa
  • Dr. Turhan Güldaş Kimdir?
  • Kişisel Gelişim
  • TV Media
  • Basında
  • Blog
  • İletişim
logotype
  • Ana Sayfa
  • Dr. Turhan Güldaş Kimdir?
  • Kişisel Gelişim
  • TV Media
  • Basında
  • Blog
  • İletişim
Genel

Kategori: Genel

kisisel-gelisim-blog-soz-ucar-yazi-kalir
Genel
Mart 17, 2025by turhanguldas

Söz Uçar Yazı Kalır

Birçok kitapta telkinlerin ya da mantraların sözsel olarak tekrarlanması önerilir ama yazmak çok çok daha etkilidir. Bir kere yazdığımız zaman düşüncelerimizi somutlaştırdığımız için, o kağıt parçası bir delildir. Bizde yazmanın önemini çok iyi anlatan bir söz vardır: “Söz uçar, yazı kalır.”

Yazmak konuşmaktan daha yavaş gerçekleşen bir eylemdir. Harf harf yazdığımız için beynin yavaşlamasını ve daha uzun süre harfler, kelimeler ve cümleler üzerine konsantre olmasını sağlarız. Bilindiği gibi yavaşlama konsantrasyonu artırır.

BEYİNLE ELLER ARASINDA BAĞLANTI

Böylelikle mantramızı oluşturan cümlelerimiz beyne daha iyi kazınır. Mantralarımızı motamot ezberlenmiş cümleler gibi söyleyerek hızlı bir şekilde geçmeden, yazarak daha verimli sonuçlar alırız. Ellerimiz, beyin üzerinde en etkili organlarımızdandır. Beyinle eller arasında direkt bir yol, direkt bir kanal vardır.

Bildiğiniz gibi sağır ve dilsizler bu kanalı kullanarak iletişimlerini el hareketleri yardımıyla sağlarlar. Vücut dilini okumak için de en önemli faktörlerden biri ellerdir. Ellerin kapalı olması, açık olması ya da yumruk haline getirilmesi kişinin düşüncelerini okumak için çok önemli ipuçları verir.

PARMAK İZLERİ EŞSİZDİR

Hayvanları kontrol etmek istediğimiz zaman da çoğu zaman el hareketlerini kullanırız. Çünkü direkt olarak onların beyinlerine bu şekilde sinyal göndeririz. Hiçbir parmak izi birbirine benzemez, her biri eşsizdir. İmzalar taklit edilemez, taklit edilirse fark edilir. Bir insanın el yazısından onun karakterini okuyabiliriz. Yaşam kalitesini, dünya görüşünü, sağlığını vb. analiz edebiliriz.

Yazı yazarken dokunma duyumuzu yani ellerimizi kullanırız. Yazarken dokunuyoruz, bunu unutmamalıyız. Ellerle beyin arasındaki iletişim yolunu direkt kullanıyoruz. Bu iletişimi gözlerimiz de görüyor ve onların yardımıyla yazdığımız şeyi hafızamıza kaydediyoruz. Bu arada tabii ki bir de düşünüyoruz.

Ve en önemlisi, bunların hepsini aynı anda yapıyoruz. Dolayıyla da yazmanın etkisi, sözel tekrar yapmakla kıyaslandığında katbekat daha fazladır. Bu yöntem sayesinde bilinçaltına iletmek istediğimiz düşünceler en derine iner. Kısacası; yazarak hayatınızın direksiyonuna geçer, onu ellerinizin içine alır ve çok rahat bir şeklide kontrol edersiniz.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-blog-sukrettikce
Genel
Mart 10, 2025by turhanguldas

Şükrettikçe Şükredeceğimiz Şeyler de Artar

Kendi halinizden memnun olmazsanız mutlu olamazsınız. Elinizde olanların farkında olmazsanız mutlu olamazsınız. Birçok insan, maalesef çok doyumsuz bir karaktere dönüşmüş, bir türlü doymuyor. Tabii ki her zaman daha iyisini, daha güzelini istemek yanlış değil. Ama önce bir sakinleşip elimizdeki nimetlere bir bakalım. En önemli nimet sağlığımız. Hepimizin etrafında o kadar çok sağlığını kaybetmiş insan var ki. Mutsuzum diyen insanlar hastaneleri gezseler, ellerinde ne gibi bir nimet olduğunu çabucak kavrarlar. Şükretmeyi unuttuk. Bütün dualarda da “estağfurullah” ve “elhamdülillah” derken “özür dilerim”, “teşekkür ederim Allah’ım” deriz. Tabii bunları ezberlenmiş lakırdı gibi tekrarlarsanız anlamsızlaşır. İşte bunları papağan gibi özünü anlamadan değil de gerçekten anlamının farkında olarak tekrarlamak lazım. Tabii ki hayallerimiz yüksek olmalı, tabii ki daha iyisini isteyelim ama bununla beraber şükredelim. Şükretmiyor ve elimizdekilerle tatmin olmuyoruz artık. Yıllar boyu hayal ettiğimiz evi satın alıyor ama satın aldığımızda heyecanımızı yitiriyoruz. Her şey hemen anlamını yitiriyor.    

Tüketim çılgınlığı, insanları her geçen gün biraz daha fazla harcamaya itiyor. İnsan kendi öz duygularını kaybetmemeli. O noktayı kaybettikten sonra artık bunun geri dönüşü yok, sınırsızca istemeye başlıyoruz, doyumsuzlaşıyoruz. Freni patlamış kamyon gibi oluyoruz. Biraz sakin olmak lazım. Durmak, gözlemlemek lazım. Farkındalık burada başlar. Elimizde neler var, bunlara bakmalıyız. “Sağlıklıyım, ailem var, kariyerim iyi… Ama arkadaşımın sahip oldukları daha çok, benimkiler az!” diye düşünerek panik oluyoruz. Kendimizi, güzelliğimizi bir başka resimle, bir başka kişiyle kıyaslıyoruz. Dış görünüşümüzü, evimizi, arabamızı, taktığımız takıyı, hatta çocuklarımızı bile kıyaslıyoruz. Ancak sakinleşirsek hayatın farkına varabiliriz. Bunu hiçbir zaman unutmamak gerek. Yıllar geçip gittikten sonra neden elimdekilerin kıymetini fark edemedim dememek için bizi kontrolden çıkaran hırslarımızdan kurtulmalıyız. Sağlıklı, iyi bir aileye sahip, kariyeri yüksek, iyi okullardan mezun olmuş ama sadece bardağa boş tarafından bakarak fazla kiloları yüzünden hayatını sorun haline getiren kişilere ve benzerlerine sık rastlarız. Bardağın üst tarafında bir miktar boşluk kalmış, o kadar da olsun yani! Kimse dört dörtlük değildir. Zaten her şey nasıl dört dörtlük olabilir ki?

Uçan kuşları, hışırdayan yaprakları, sabah uyanan güneşi hissettiğimizde hayatın anlamını fark edebiliriz. Beş duyu organımızı biraz daha bilinçli kullanıp yanımızdan akıp giden hayatı fark etmeye başlayalım. Biz dünyaya sadece çalışmak, para kazanmak için gelmedik. Başarılı olmak tabii ki hoş bir şey. Ama hayatı yolculuk olarak düşüneceksiniz, o yolculuktan zevk alacaksınız. Bir otobüs yolculuğu düşünün. Siz yol boyunca gözlerinizi kapatıp son durağa geldiğinizde gözlerinizi açarsanız, bütün yol-culuk boşa gitmiş olacak. Boşuna yolculuk etmeyin, zevk alın.

Mutlu olanlarla olmayanlar arasındaki tek fark “yapmak”tan geçiyor. Kıyaslamamalı, şükretmeli, sakinleşip durabilmeli ve kendimize şöyle bir bakmalıyız. “Şu anda, şimdi hayatımda neler oluyor?” diye sorabilmeliyiz. Mutsuzluğun en büyük nedeni elimizdekilerin farkında olmamaktır. Şükretmezsek evren bize şükredeceğimiz şeyler vermez. Sen onu takdir etmiyorsan, teşekkür etmiyorsan, şükranlarını belli etmiyorsan, o da sana aynı şekilde takdir göremeyeceğin, hak ettiğini alamayacağın olaylar verir. “Evren ayna gibidir. Sen neysen, sana onu verir.”

Biz bu evrende misafiriz, buraya geldik ve bize verilen nimetlere teşekkür etmeliyiz. Bir eve gittiğimiz zaman bize bir şey ikram edildiğinde teşekkür ediyorsak, evrenin bize verdiği nimetlere de teşekkür etmeliyiz, şükretmeliyiz. Şükrettikçe şükredeceğimiz şeyler de artar!

Read More
turhan-guldas-parayi-kendinize-cekin
Genel
Mart 3, 2025by turhanguldas

Parayı Kendinize Çekin!

Para, hayatımızın önemli bir parçası ve çoğumuz onun hayatımıza nasıl gireceğini, nasıl daha fazla kazanacağımızı düşünüyoruz. Ancak, para ve zenginlik konusunda yanlış bir düşünce yapısına sahip olmak, parayı çekmek yerine ondan uzaklaşmamıza sebep olabilir. Bu makalemizde, parayı kendimize çekmenin ve ona doğru bir şekilde yaklaşmanın yollarını paylaşacağız.

Para Bir Araçtır, Amaç Değil

Öncelikle, parayı bir araç olarak görmek çok önemlidir. Birçok kişi, para bir hedef ya da amaç olarak bakar, ancak bu yaklaşım çoğu zaman ters teper. Parayı fazla istemek, onu sıkça düşünmek, aslında evrendeki dengenin bozulmasına neden olabilir. Bu tıpkı aşık olduğumuz bir kişiyi fazla istemek gibi, ne kadar çok isterseniz o kişi o kadar uzaklaşır. Aynı şey para için de geçerlidir. Evrende her şeyin bir dengesi vardır ve kurallar sabittir. Eğer parayı bir amaç olarak görmek yerine, onu hayatınızda bir araç olarak kabul ederseniz, para size doğal bir şekilde gelir.

Parayı Çekmek İçin Düşünce Yapınızı Değiştirin

Peki, para nasıl gelir? Parayı çekmek için düşünce yapınızı değiştirmek ve ona negatif enerji göndermemek gerekir. Birçok kişi, paraya odaklandığında stres yaratır, sürekli nasıl kazanacağına dair düşüncelerle meşgul olur. Ancak, bu tür düşünceler genellikle paranın sizden uzaklaşmasına yol açar. Yani parayı sürekli istemek, ona olan ihtiyacı fazla vurgulamak yerine, ona olan yaklaşımınızı değiştirmek gerekir.

İşte bu noktada mantra devreye giriyor. Bizim sürekli kullandığımız “Bugün daha mükemmel bizi yaratıyoruz” cümlesini düzenli olarak, günde en az 100 kez yazmak, düşünce yapınızı olumlu yönde değiştirir. Bu mantrayı uygulayanlar, hayatlarında pozitif değişimler yaşadıklarını belirtiyorlar. Çünkü her yazdığınız kelime, bilinçaltınızda bir değişim yaratır ve size ihtiyacınız olan ortamı sağlar.

Parayı Doğru Niyetle İsteyin

Para kazanma amacınız çok önemli. Eğer parayı yalnızca kişisel çıkarlar için istiyorsanız, o zaman bu süreç daha uzun sürebilir. Ancak parayı başkalarına faydalı şeyler için kullanma niyetindeyseniz, örneğin ailenize yardımcı olmak, topluma katkıda bulunmak, kendinizi geliştirmek gibi niyetlerle para kazanmak istiyorsanız, parayı çekme süreciniz çok daha hızlı olur. Bu, hem kişisel gelişiminize katkı sağlar hem de size finansal anlamda destek olur.

Mantrayı yazarken, parayı sadece kendi çıkarınız için değil, çevrenize faydalı olma amacıyla istediğinizde, evren size artarak gelir. Çünkü evren, sadece egoist bir şekilde istenen parayı değil, aynı zamanda başkalarına da fayda sağlayacak şekilde kazanılan parayı size gönderir.

Düzenli Uygulama ile Hızlı Sonuçlar

Bu süreci düzenli bir şekilde uyguladığınızda, hayatınızda nasıl değişiklikler olacağını şaşkınlıkla izleyebilirsiniz. Mantrayı yazmak, aslında yalnızca parayı çekmekle kalmaz, aynı zamanda hayatınızdaki diğer tüm alanlarda da pozitif değişimlere yol açar.

Örneğin, paraya olan bakış açınız değiştikçe, ona odaklanmak yerine ona rahatlıkla yaklaşabilir ve hayatınıza girmesine izin verebilirsiniz. Ve unutmayın, para sadece beklenmedik yerlerden gelmekle kalmaz, düzenli yazım ve olumlu düşünce yapısıyla artarak gelir.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-blog-korkunun-ecele
Genel
Şubat 24, 2025by turhanguldas

Korkunun Ecele Faydası Yok

Bir insanın başarısını engelleyen ana faktörlerin başında korku gelir. Çok güzel bir söz vardır; “Korkunun ecele faydası yok.” Bir şey olacaksa olur, korkmamız onun olmasını engellemez. Aksine korkularımızı biz kendimize çekeriz, mıknatıs gibi… Ne ekersek, beynimize ne verirsek, onu biçeriz. Beynimiz, korkularımız nedeniyle sanki olumsuz şeyler istiyormuşuz gibi düşünür ve istediğimiz senaryoları gerçek hale getirir. Biz istemeden de olsa beynimizi, o gösterdiğimiz resimlerle, senaryolarla, küçük sahnelerle olumsuz bir şekilde yönlendirmiş oluruz. Beynimiz de şöyle düşünür; “Benim efendim demek ki benden böyle olmamı, böyle yapmamı istiyor. Biz böyle olacağız o kadar!” Ve sonrasında o senaryoları çeker, bizi o ortama götürür.

İnsanlar genellikle bir başarısızlık yaşadıkları zaman hayatın anlamını kaybederler. İş hayatı, ekonomik parametreler, kariyer, eğitim ya da romantik ilişkiler kişinin başarısız olmaktan korktuğu konulardır. Ancak başarısızlık dünyanın sonu değildir. Aksine dünyanın en başarılı insanları defalarca başarısızlığa uğramış ve hata yapmış kişilerdir. Başarısız ol, tekrar dene, başarısız ol, tekrar dene! Bu zincir bir noktada kırılır ve başarı ortaya çıkar. Başarısızlık, yeterli motivasyon elde edildiğinde başarılı olmanın habercisidir.

Başarısızlık insanın inancını kırmamalı, hayata küsme-sine neden olmamalıdır. Aksine elde edilen deneyimlerden dolayı insanın daha hırslı ve motive olmasını sağla-malıdır. Edison dünyada en fazla patenti (1903 adet) olan üçüncü kişidir. Edison bir soya fasulyesinden kauçuk üretebilmek için 10 bin başarısız deney yapmıştır. “Hiç yanılmadım, 10 bin işe yaramayan yol buldum” diyerek sentetik kauçuk üretmeyi başarmıştır.

Başarısızlık korkusu bizim gelişimimizi engelleyen, yaratıcılığımızı frenleyen çok önemli bir zehirdir. Başarısızlık korkunuzla yüzleşin, farkındalığınızın gücüyle aşamayacağınız korkunuz yoktur. Ne istediğinizi bilirseniz, her gün devamlı idealinizin yönünde daha iyisini yapmak için odaklanırsanız, beynini de verimli kullanırsanız, içinizdeki dehayı ortaya çıkarabilirsin.

İşte size çarpıcı bir örnek: Amerikalı bilim adamları bir araya gelmişler ve bir araştırma yapmışlar. “Biz insan beyninin yaptığı işi yapan bir bilgisayar yapabilir miyiz?” diye düşünmüşler, çalışmışlar, günlerce kafa yormuşlar ve ‘evet’ sonucu çıkmış. Ama iki problemle karşılaşmışlar: Birincisi bu bilgisayar çok büyük bir bilgisayar olacakmış. İngiltere toprakları kadar alan lazım… İkincisi: New York kentinin elektrik enerjisinin on katı kadar bir elektrik lazımmış ki bu bilgisayar çalışabilsin. Şimdi düşünebiliyor musunuz? Böyle bir güç sizin kafanızın içinde, siz bu gücü içinizde taşıyorsunuz. Ama kullanmasını bilmediğiniz için hayatınızı yönlendirmesine, idealinizdeki hayatı yaşamanızı sağlamasına, size yardımcı olmasına izin vermiyorsunuz. Kısacası bu muazzam şeyi kullanamıyorsunuz. Altınızda bir Ferrari var ama sizin ehliyetiniz yok ya da çok yavaş bir hızla ilerliyorsunuz… Çok acı bir durum. Sahip olduğunuz bir Ferrari. Farkında olun!

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-blog-hayal-etmek
Genel
Şubat 10, 2025by turhanguldas

Hayal Etmekle Başla!

İnsanoğlunun yarattığı her şey önce hayal edildi, sonra yaratıldı. Siz hayatınızda ne olmasını istiyorsanız önce hayal etmesini öğreneceksiniz, hayal edemediğiniz bir şeyi yaratamazsınız. Hayal bile edemiyorsanız nasıl yaratacaksınız? Hayal bile edemediğiniz evi yapamaz, hayal edemediğiniz bir arabaya sahip olamazsınız. Önce hayal edeceğiz, ardından hayal ettiğimiz şeyler somut bir şekilde hayatımızda olacak, gerçek hayatta önümüze çıkacak. Önce hayal edeceğiz, sonra onları kendimize çekeceğiz, yani biz onları yaratacağız. Örneğin insanoğlu Ay’a gitmeyi hayal etti ve bunu başardı. Aya gidebileceğimize inanmayıp nasıl gideceğimizi hayal edip planlama-saydık gitmemiz mümkün olur muydu?

Hayal gücü, her zaman çok güçlüdür. Yapılması gereken tek şey devamlı hayal etmek ve gözümüzde canlandırmak. Böylece bilincimizin her türlü blokajını kaldırır ve hayal ettiklerimizi kendimize çekeriz. Yaşadığımız mevcut hayatı biz hayal ettik. Hayatımız, bilinçaltımıza yüklediğimiz düşüncelerin sonucunda elde ettiğimiz sonuçlardır. Kötü bir hayatımız varsa, bilinçaltımıza olumsuz düşünceler ektiğimizdendir. Maydanoz ekip, nane biçemeyiz. Ne ektiysek onu biçeriz, ne hayal ettiysek onu yaşarız.

Hayallerimizin kalitesini, olumlu şekilde artırdıkça, hayatımız da olumlu yöne doğru kanalize olur. Çünkü evren bir mıknatıs gibidir. Biz, bir enerjiyiz ve evren de düşüncelerimiz doğrultusunda bizim istediklerimizi bize getirir. “Beni kimse sevmiyor, hayat beni sevmiyor, benim her işim ters gidiyor, ben hep başarısız oluyorum, ben bir şey başaramam” diye düşünüp içsel olarak devamlı tekrar ettiğimiz zaman sevgi, başarı gibi olumlu durumları hayatımıza çekmemiz mümkün olmaz.

İşin sırrı; kendimizi sevmekte, kendimize güvenmekte ve devamlı olumlu şeyleri ekmektedir. Tabii ki sadece hayal ederek hiçbir şey elde edemeyiz. Hayal edince beynimiz gideceğimiz güzergahı bize gösterir. Biz de bu yolda giderek idealimize ulaşırız. Herkes her şeyi biliyor, fark yaratanlar yapanlardır. Siz de yapanlar grubuna terfi edin!

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-blog2
Genel
Şubat 3, 2025by turhanguldas

Ben’den Biz’e Nasıl Ulaşırız?

Kişisel gelişimde odaklanılması gereken en önemli kavram: BİZ. En büyük eksikliklerimizden biri, “ben” merkezli bir yaşam sürmemiz. Oysa gerçek mutluluk ve başarı, “biz” olabildiğimizde ortaya çıkıyor. Peki “ben”den “biz”e nasıl bir yolculuk yapılabilir ve bu yolculukta mantraların rolü ve gücü nedir?

Çoğumuz, farkında olsak da olmasak da, ego tarafından yönetiliyoruz. “Ben, ben, bence” dediğimizde, etrafımızdaki insanlarla ve dünyayla olan bağımızı zayıflatıyoruz. Kişisel hırslarımız, önyargılarımız ve korkularımız, bizi “biz” olmaktan alıkoyuyor. “Biz” dediğimizde ise, bambaşka bir enerji ortaya çıkıyor. “Biz” demek, ailemiz, dostlarımız, yaşadığımız toplum, hatta tüm canlılar demek. “Biz” demek, empati kurmak, başkalarının duygularını anlamak ve onlara değer vermek demek.

“Biz” olgusunu nasıl içselleştirebiliriz? İşte burada mantraların gücü devreye giriyor. Uzun yıllardır üzerinde çalıştığım ve binlerce farklı versiyonunu oluşturduğum mantralar sayesinde, insanların bilinçaltını olumlu yönde etkilemenin mümkün olduğuna inanıyorum. Özellikle bir mantra var ki, benim için çok özel bir anlam taşıyor: “Bugün daha mükemmel bizi yaratıyoruz.”

Bu mantra, üç önemli kelimeden oluşuyor: “Bugün,” “daha mükemmel” ve “biz.”

  • Bugün: Bu kelime, erteleme alışkanlığımızla yüzleşmemizi sağlıyor. Başarıya giden yolda en büyük engellerden biri ertelemedir. “Bugün” dediğimizde, harekete geçme ve değişim için doğru zamanın şimdi olduğunu anlıyoruz.
  • Daha Mükemmel: Bu ifade, hepimizin zaten mükemmel olduğunu ve potansiyelimizi daha da geliştirebileceğimizi hatırlatıyor. Mükemmellik bir varış noktası değil, sürekli bir gelişim sürecidir.
  • Biz: Bu kelime, işin özünü oluşturuyor. “Biz” dediğimizde, sadece kendimizi değil, içimizdeki altmış trilyon hücreyi de kapsıyoruz. Biliyoruz ki, her bir hücremizin kendi bilinci ve duyguları var. Onlara saygı duyduğumuzda, onlarla uyum içinde çalıştığımızda, daha güçlü ve daha sağlıklı oluyoruz. “Biz” aynı zamanda, etrafımızdaki insanlarla ve tüm canlılarla olan bağımızı da güçlendiriyor. Empati yeteneğimizi artırıyor ve dünyayı daha kapsayıcı bir şekilde algılamamızı sağlıyor.

Bu mantrayı her gün düzenli olarak tekrarladığımızda, bilinçaltımızda olumlu bir etki yaratıyoruz. Düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız değişmeye başlıyor. Daha empatik, daha anlayışlı ve daha yapıcı insanlar haline geliyoruz.

“Ben”den “biz”e giden yolculuk, kişisel gelişimimizin en önemli adımlarından biri. Bu yolculukta mantraların gücünden yararlanarak, daha iyi bir versiyonumuza dönüşebilir ve daha mutlu bir gelecek inşa edebiliriz. Unutmayın, “Bugün daha mükemmel bizi yaratıyoruz.”

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-blog6
Genel
Ocak 27, 2025by turhanguldas

Kompleks Kamburundan Kurtulun!

Aşağılık kompleksi, kişinin kendini bazı yönlerden diğer insanlardan daha aşağıda hissetmesine neden olan karmaşık bir zihinsel ve duygusal durumdur. Genellikle çocukluk döneminden itibaren şekillenen bu duygu, kişinin kendini statü, fiziksel görünüm, eğitim seviyesi gibi çeşitli konularda yetersiz hissetmesine yol açar. Bu hisler, kişinin özgüvenini zedeler ve gerçek potansiyelini ortaya çıkarmasını engeller.

Kompleks, kişinin sırtında bir kamburdur. İnsanın yürümesine, ilerlemesine ve yükselmesine izin vermez. Çünkü kişi hedefe ilerlemek yerine kompleksinin ağırlığını taşımak zorundadır. Bu kambur, kişinin ilerlemesini, hedeflerine ulaşmasını ve özgürce hareket etmesini zorlaştırır. Kompleks sahibi bireyler, sürekli olarak kendilerini başkalarına ispatlama ihtiyacı hissederler. Onlara göre, ancak bu şekilde kabul görebilirler. Ancak bu çaba, kişinin enerjisini tüketir ve daha büyük hedeflere yönelmesini engeller.

Çoğu aşağılık kompleksi, çocukluk döneminde şekillenir. Ebeveynlerin ve çevrenin destekleyici, olumlu bir dil kullanmaması bu kompleksin oluşmasına neden olabilir. Çocuklar, duydukları olumsuz ifadeleri (örneğin, “Sen aptalsın”, “Salaksın”, “Kepçe kulaklısın”) içselleştirerek özgüvenlerini kaybedebilir ve bu duyguyu yetişkinliklerine taşır. Aşağılık kompleksinin oluşmasını engellemek için kişi, çocukluk döneminden itibaren özgüven gelişimi konu­sunda desteklenmelidir. Çocuklarla konuşurken ileriki yaşlarda gelişecek muhtemel aşağılık kompleksinin bilin­cinde olarak, destekleyici, olumlu ve sevgi dolu kelimeler kullanmalıyız

Tedavi, kişinin aşağılık kompleksi olduğunu fark et­mesinden sonra başlayacaktır, durumunu kabul etmediği sürece çözüm bulunamaz. Sonrasında terapiler, özgüven çalışmaları ve öz farkındalık gelişimiyle kişi, kendini kı­yaslamadan, potansiyelini keşfetmeye başlar. Kişi, kimse­nin mükemmel olmadığını, herkesin artılarının ve eksi­lerinin olduğunu kabul ederek sorunlarına çözüm bulur. Eksilere odaklanmak yerine artıları ön plana çıkarmanın ve geliştirmenin çözüme etkisi olacaktır.

Kişi tedavi sürecinde küçük hedefler koymalı, her he­defi başardığında kendine olan güvenini biraz daha geliş­tirmelidir. Özgüven arttıkça aşağılık kompleksine sebep olacak kıyaslamalar ortadan kaybolacaktır. Özgüven ile kompleks bir arada barınamaz. Tedavi sürecinde aile ve çevre desteği önemlidir. Arkadaşlar, aile ve çevre kişinin psikolojik gelişimine yardımcı olacak şekilde davranmalı­dır. Bazı durumlarda ise tedavi için uzman kontrolünde psikolojik terapi gerekebilir.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-blog4
Genel
Ocak 20, 2025by turhanguldas

Her Sorun Gelişmemiz İçindir

Hayatta karşılaştığımız her sorun ve her olumsuz durum, aslında gelişmemiz için bir fırsattır. Ömrümüz boyunca başımıza gelen olaylar, kendimizi değiştirmek ve daha ileriye taşımak için gereken dersleri içerir.  Sorunlara bu perspektiften bakmayı öğrenmek, hem iç huzurumuzu hem de motivasyonumuzu artırabilir.

Karşılaştığımız sorunları birer engel olarak değil, bizi daha iyiye taşımak için karşımıza çıkan sınavlar olarak görmeliyiz. Önümüze çıkan her engel sorun değildir; performan­sımızı bir tık yükselten, daha başarılı olmamıza olanak sağlayan sınavlardır. Bunları, evrenin bize verdiği bir me­saj diye algılarsak bizim için her şey çok daha kolay olur. Böyle düşündüğümüz andan itibaren gerekli adımları daha rahat, daha gerçekçi bir şekilde atabiliriz.

Bu sınavlar, potansiyelimizi ortaya çıkaran ve performansımızı bir üst seviyeye taşıyan katalizörlerdir. Eğer her zorluğu evrenin bize verdiği bir mesaj olarak algılarsak, hayatı çok daha kolay ve anlamlı bir şekilde yaşayabiliriz. Eğer gerçekten istersek, başımıza gelen her olumsuz olayda olumlu bir şey bulabiliriz. Bunun için yeter ki ob­jektif bir gözle bakabilmek için çaba gösterelim. Her gün kazandığımız deneyimlerden birikim yapıp bu deneyim­lerden yeni şeyler inşa edelim; sürekli üst üste koyarak, deneyimlerimizi üst üste dizelim.

Bu bakış açısını benimsediğimiz andan itibaren, gerekli adımları daha rahat ve gerçekçi bir şekilde atabiliriz. Çünkü asıl gelişim, zorlukları doğru değerlendirdiğimizde başlar. Unutmayalım, her olumsuz olayın içinde bir olumlu yan bulmak mümkündür. Yeter ki, olaylara objektif bir gözle bakmayı başarabilelim.

Hayatta karşılaştığımız her deneyim, birikimimizin bir parçasıdır. Bu birikimleri bir araya getirerek, yeni şeyler inşa edebiliriz. Tıpkı bir bina gibi, deneyimlerimizi üst üste koyarak büyütmeliyiz. Her gün öğrendiğimiz küçük dersler, bizi bir adım daha ileri taşıyacak bir yapı taşıdır.

Yaşadığımız dünyadaki her şeyin, yaşadığımız ortamın, insanın düşünce gücüyle yaratılmış şeyler olduğunu ke­sinlikle unutmayalım. Yaşadığımız dünya, düşünce gücü­müzün sonucudur. Eğer şu anda yaşadığınız ortamdan, hayatınızdan memnun değilseniz düşüncelerinizi ve tüm bakış açınızı değiştirmeniz gerekir. Hayat, zihnimizin bir yansımasıdır. Düşüncelerimizi değiştirdiğimizde, yaşamımızı da dönüştürmeye başlarız.

Read More
turhan-guldas-dileklerinizi-kagida-yazin
Genel
Ocak 13, 2025by turhanguldas

Dileklerimizi Neden Kağıda Yazmalıyız?

Dileklerimizi yazmak, hayatımıza yön verebilecek etkili bir yöntemdir. Bu basit alışkanlık, hem bilinçaltımızı hem de evrene gönderdiğimiz enerjiyi harekete geçirir. Beynimiz, düşüncelerimizi ve hislerimizi hayatımıza çekme gücünü barındırır. Yazı yazarak bu süreç daha bilinçli bir hale gelir.

Dileklerin yazılmasının altında yatan bilimsel ve manevi güç, beynin potansiyelini etkin bir şekilde kullanmaya dayanır. Beynimiz, düşüncelerimizi somut bir forma dönüştürdüğünde, bilinçaltımızı programlar ve evrene net mesajlar iletir. Bu mesajlar, evrenin enerjileriyle uyumlu bir şekilde çalışır ve dileklerimizin gerçekleşme ihtimalini artırır.

Bilinçaltımız, inanılmaz bir güce sahiptir. Bu gücü etkin kullanmayı başardığımızda, hayatımızı istediğimiz yönde dönüştürebiliriz. Bilinçaltını aktif hale getirmenin en etkili yollarından biri ise dilekleri yazmaktır. Bu yöntem, enerjimizi doğru yönlendirmemizi ve beynimizi dış etkilere karşı daha dayanıklı hale getirmemizi sağlar. Üstelik bunu başlatmak için meditasyon ya da karmaşık tekniklere ihtiyacımız yok; sadece bir defter ve kalemle harekete geçebiliriz.

Dilekleri Yazmanın Faydaları

Dileklerin yazılması, sadece onları gerçekleştirmekle kalmaz; aynı zamanda kişinin kendi hayatına ve bilinçaltına odaklanmasını sağlar. Bu yöntemin başlıca faydaları şunlardır:

Enerji Yönlendirme: Yazma süreci, düşünceleri somutlaştırır ve evrene net bir mesaj gönderir.

Bilinçaltı Programlama: Beyni dilekler doğrultusunda çalışmaya yönlendirir.

Dengeli Bir Yaklaşım: Evrene “benim için en iyisini gönder” mesajı verdiğinizde, hayatın size sunduğu sürprizlere açık olursunuz.

Sonuç olarak, dilekleri yazmak sade bir alışkanlık gibi görünse de arkasında güçlü bir bilimsel ve manevi altyapı barındırıyor. Kendi hayatında olumlu değişiklikler yaratmak isteyen herkes bu yöntemi denemeli ve etkilerini gözlemlemeli. Kalem ve kağıtla başlayın, dileklerinizi yazın, evrenin yanıtlarını bekleyin.

Read More
insan-beyni-blog
Genel
Kasım 25, 2024by turhanguldas

İnsan Beyni, Hastalıkların Yüzde 90’ının Suçlusu!

Hastalıkların çoğunun beynimizin bir ürünü olduğunu biliyor muydunuz? İnsan beyni, bedenimizdeki hastalıkların yüzde 90’ından sorumludur. Ancak bu durumun üstesinden gelmek ve daha sağlıklı bir yaşam yaratmak için, bireysel çıkarlarımızı bir kenara bırakarak “ben” yerine “biz” demeyi öğrenmeliyiz.

Kişisel gelişim kitaplarında, sorunların teşhisi güzel bir şekilde ele alınsa da, çoğu zaman çözüm yolları eksik kalır. Oysa çözüm, “biz” zihniyetine geçişte ve beyinle barış yapmada saklıdır. Beyin, dünyadaki en güçlü varlıktır ve her kelime, her düşünce onun üzerindeki etkisini gösterir. Olumlu düşüncelerle, bugünü bir ömür gibi değerlendirmek elimizdedir.

Beynin Gücü ve Pozitif Düşüncenin Etkisi

Düşüncelerimiz, hislerimiz ve sonuçlarımız beynimizde şekillenir. Eğer düşüncelerimizi yapılandırmayı başarabilirsek, beynimizin yaşamımıza olumlu etkilerde bulunmasını sağlayabiliriz. Unutmayın, her saniyeyi pozitif kullanma fırsatına sahibiz. Bugün, geçmiş mücadelelerinizi geride bırakıp daha aydınlık bir gelecek için adım atabileceğiniz en iyi gündür.

Bir hekim olarak, teşhis koymanın ardından tedavi sürecine geçilmesi gerektiğine inanıyorum. Ancak bu süreç, bireysel mükemmellikten ziyade toplumsal bir anlayışla mümkün olabilir. “Biz” dediğimizde, sadece çevremizle değil, beynimizle de barış içinde oluruz. Bu, hem bireysel hem de toplumsal dayanışma için büyük bir adımdır.

“Biz” Demenin Önemi

“Biz” kelimesini hayatımıza dahil ettiğimizde, sadece insan ilişkilerimizi değil, doğayla olan bağlarımızı da güçlendirmiş oluruz. Dünya, sadece bizim değil; hayvanlar, bitkiler ve doğanın diğer unsurları da bu büyük denklemin birer parçasıdır. Eğer onlarla uyum içinde olmayı öğrenirsek, pek çok sorunu çözebiliriz.

İnsan vücudunda bulunan 60 trilyon hücrenin her biri, bir “beyin” gibidir ve bu hücreler bizim “biz” dememizi bekler. Çünkü “biz” dediğimizde beyin huzur bulur ve hastalık üretmez. Daha az bencil, daha paylaşımcı bir yaşam tarzı benimseyerek sevgi ve paylaşımı öğrenmeliyiz. Böylece hem bireysel hem de toplumsal yaşamımızda sorunların üstesinden daha kolay gelebiliriz.

Daha Pozitif Bir Gelecek İçin

Bugünün değeri, bir ömür gibi değerlidir. Bugün, kendimizle ve çevremizle barış yaparak daha sağlıklı bir yaşam yaratabileceğimiz bir fırsattır. “Biz” demeyi öğrenerek, hem bireylerin hem de toplumun yaşam kalitesini artırabiliriz. Haydi, kolları sıvayalım ve birlikte daha mükemmel bir “biz” olma yolunda ilerleyelim!

Read More
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
Bu bağlantılardan Dr. Turhan Gülaş hakkında daha fazlasını keşfedin ve bizimle iletişime geçin. Düzenli güncellemeler için hesaplarımızı takip etmeyi unutmayın.

Hızlı Erişim

Dr. Turhan Güldaş Hakkında
Kişisel Gelişim
TV Media
Basında

Bizi Takip Edin

Instagram
Facebook
YouTube

Copyright © 2025 Dr. Turhan GÜLDAŞ. All Rights Reserved

Yaşam Sihirbazı

back to top
@dr.turhanguldas
15.10.2025 günün mantrası. #mantra #kişiselge 15.10.2025 günün mantrası.

#mantra #kişiselgelişim #pozitifdüşünce 
#bugündahamükemmelbiziyaratıyoruz
Kendi sesini duyamayan, başkalarının gürültü Kendi sesini duyamayan, başkalarının gürültüsünde kaybolur.
Stresi azaltan 3 basit yöntem! #stresyönetimi # Stresi azaltan 3 basit yöntem!

#stresyönetimi #mantra #meditasyon
Kısa bir duraklama, büyük farkındalık yaratı Kısa bir duraklama, büyük farkındalık yaratır. Yavaşlamak bazen ilerlemenin en akıllıca yoludur!
Dipteysen, orası çıkışın başladığı yerdi Dipteysen, orası çıkışın başladığı yerdir. Kaybolduğunu sandığın yerde aslında kendini buluyorsun!
Ertelemek, konforun tatlı yalanı. Şimdi başla, Ertelemek, konforun tatlı yalanı. Şimdi başla, yarın teşekkür edersin.
Ekim ayında sana en çok eşlik edecek şey hangi Ekim ayında sana en çok eşlik edecek şey hangisi? Durdur ve yoruma yaz😍
Hayatta en zor anlarımız, aslında bizi en çok Hayatta en zor anlarımız, aslında bizi en çok güçlendirenler oluyor. Senin en büyük hayat dersin neydi? 👇
✨ Kendine iyi bakmak → Kendini iyi hissetmek → Güzel enerjileri hayatına çekmek.
Unutma, kontrol sende! 😊
Tüm güzellikler kendini olduğun gibi kabul etti Tüm güzellikler kendini olduğun gibi kabul ettiğinde başlar!

#loveyourself
Para cebinden sessizce süzülüyorsa, farkındalık şart! 🕵️‍♀️ Nereden kaçtığını bilirsen, yönetebilirsin!

#maddidisiplin #parayönetimi
✨ Bugün, geriye kalan hayatının ilk günü. G ✨ Bugün, geriye kalan hayatının ilk günü.
Geçmişin yükünü geride bırak, yepyeni bir sayfanın ilk satırını yazmaya başla. ✍️
Çünkü hâlâ buradasın. Ve bu, yeniden başlamak için en büyük şans. 💫✨
Instagram'da takip et