logotype
  • Ana Sayfa
  • Dr. Turhan Güldaş Kimdir?
  • Kişisel Gelişim
  • TV Media
  • Basında
  • Blog
  • İletişim
YouTube
logotype
  • Ana Sayfa
  • Dr. Turhan Güldaş Kimdir?
  • Kişisel Gelişim
  • TV Media
  • Basında
  • Blog
  • İletişim
YouTube
  • Ana Sayfa
  • Dr. Turhan Güldaş Kimdir?
  • Kişisel Gelişim
  • TV Media
  • Basında
  • Blog
  • İletişim
logotype
  • Ana Sayfa
  • Dr. Turhan Güldaş Kimdir?
  • Kişisel Gelişim
  • TV Media
  • Basında
  • Blog
  • İletişim
Author: turhanguldas
umutsuzluk-tuzagindan-kurtulun
Genel
Ağustos 4, 2025by turhanguldas

Umutsuzluk Tuzağından Nasıl Kurtuluruz?

Umutsuzluk Tuzağından Nasıl Kurtuluruz?

Hayatın içinde bazen öyle anlar olur ki, umutsuzluk kaplar insanı. Ama bence umutsuz olmak için hiçbir neden yok. Benim bir yöntemim var; bir şey olduğunda hep şunu düşünüyorum: Buradaki en kötü senaryo nedir? Gerçekten en kötü ne olabilir?

Mesela ticaret yapıyorsun, zor durumdasın. En kötü senaryo nedir? Ben defalarca batmış bir adamım. Kaç kere bu sorunla karşılaştım ama şimdi buradayım. Eğer batmak dünyanın sonu olsaydı, ben burada olmazdım.

Biliyorum, çok hata yaptım, zor günler geçirdim ama umutsuzluğa kapılmak çözüm değil. Bazen insanlar “intihara gidiyorum, umutsuzum, ne yapacağım?” diyor. Belki birkaç ay sonra yeni bir hayat, yeni bir imtihan vardır. En kötü ihtimalle dünyanın sonu değil bu.

Akılı İnsan, Önlem Alandır

Sağlık sorunları da zorlayabilir. Ama bence hastalıkların yüzde doksanını beyin yaratıyor. Fiziksel problemler azdır, çoğu beynimizin ürettiği bir durumdur. Eğer pozitif düşünürsek, sağlıklı beslenirsek, o umutsuzluk noktasına gelmeyiz.

Akıllı insan problem çözendir ama daha akıllısı problem olmadan önlem alandır. Problemi yarattığında çözüyorsun ama esas olan, problem çıkmadan önce önlem almak.

Umutsuzluk noktasına gelmemek için çok çalışmak, imtihanlardan ders almak gerekiyor. Mesela iş görüşmesine son dakikaya bırakmadan hazırlanmak, firmayı araştırmak, kendini pozitif motive etmek lazım. Çünkü umutsuzluk, çoğunlukla son dakika hazırlıksızlığıyla gelir.

Bütçe yönetimi de önemli. Kazancından fazla harcamak, borçlanmak, kredi kartları derken iş büyür, haciz kapıya dayanır. Çözüm var mı? Var. Ama önce mantıklı bir yol haritası çıkarmak, beklentileri akıllıca yönetmek gerek.

Umutsuzluk panik halidir. İnsan en kötü senaryoyu düşünür, korkar. Ama mantra yazmak, farkındalık oluşturmak, düşünceleri sakinleştirmek en azından pozisyonu değerlendirmemizi sağlar.

Bence en akıllı davranış, umutsuzluğa düşmeden önce önlem almaktır. Ama düşersen de soğukkanlı kalıp, mantıklı düşünüp, kendini o durumdan çıkarma yolları aramak gerekir. Çünkü dünyanın sonu değil yaşananlar.

Çıkış Yolu

En kötü senaryo nedir? Ölüm. Ama ölüm dışında hiçbir şey kalıcı değil. Çok borcun olabilir, hapse düşebilirsin, hata yapabilirsin ama dersini alıp hayata devam edersin.

Bazen bir ayrılık, bir kayıp, umutsuzluk getirir. Ama o ayrılık, sana daha iyi fırsatlar açabilir. İyi ki eskisiyle yollar ayrılmıştır diyeceğin günler mutlaka gelir.

Önemli olan, olumsuz duruma düşmemek, önlem almak, aklı ve mantığı kullanmak. Bazen farkında olmadan gereksiz harcamalar yapıyoruz, borçlanıyoruz. Oysa en başta tedbirli olmak gerekir.

Umutsuzluğa düştüğünde ise bir mantra yaz, odaklan, 2-3 hafta içinde etkisini göreceksin. Disiplinle ve doğru yöntemlerle çalışırsan, çıkış yolu mutlaka vardır.

Unutma, umutsuzluk geçicidir ve sen güçlüsün! Kendine inan, yoluna devam et.

Read More
kac-like-aldiniz
Genel
Temmuz 28, 2025by turhanguldas

Kaç ‘like’ Aldınız?

Kaç ‘like’ Aldınız?

Günümüzde insanların yüzde 70-80’i için sosyal medya çok önemli. “Bugün paylaşımım kaç tane ‘like’ almış, kaç kişi yorum yapmış, kaç kişi izlemiş?” Bu sorular, bazı insanlar için artık çok önemli. Hayatlarını aldıkları ‘like’lara göre planlıyorlar, mutlu ya da mutsuz oluyorlar, kendilerini ona göre yönlendiriyorlar. Paylaşımlarının kaç tane ‘like’ aldığı çok önemli.

İnsanların onlara verdikleri değeri bile paylaşımlarını beğenip beğenmediklerinden, takip edip etmediklerinden anlıyorlar. Hatta abartıp ilgilendikleri insanları ‘stalk’layarak tanımaya çalışıyorlar. Bunu sadece özel hayatlarında da yapmıyorlar. Artık iş hayatında bile insanlar birlikte çalışacakları kişileri ‘stalk’layarak tanımaya çalışıyorlar. Birbirimizin dünya görüşünü, eğilimlerini, aile hayatını, siyasi görüşlerini… hakkımızdaki her şeyi sosyal medya aracılığıyla deşifre ediyoruz.

Parametreleri İyi Kavrayın

Sosyal medya, alışkanlıklarımızı değiştiren, hayatımıza yön veren, bizi tanımlayan bir platform oldu. Bunun ne demek olduğunun farkında mısınız? Artık birbirimizi tanımak için ya da kendimizi ifade etmek için yeni ve oldukça popüler bir yol var demek. Sosyal medyayı bu anlamda nasıl kullanacağınız size kalmış. Ama ideal hayatımızı yaratmak için doğru bir şekilde kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor. Kendinizi olduğunuzdan farklı gösterin demiyorum. Ya da açık seçik ortaya koyun demiyorum. İdeal olanı, insanlara kendinizle ilgili neyi ne kadar göstereceğinizi bilmektir.

Yüz yüze gelişen iletişimden farklı olarak, sosyal medya iletişiminin parametrelerini iyi kavrayın. Sosyal medyada istediğiniz ya da istemediğiniz herkes size ulaşabilir. Bunun farkında olun. Eğer sadece sizin istediğiniz kişilerin sizi takip etmesini ve tanımasını istiyorsanız hesaplarınızı gizlersiniz. İnsanların sizin iç dünyanızı değil de sadece dış dünyanızı algılayabileceği paylaşımlarda bulunursunuz.

Bana Fark Etmez Modu

‘Bana fark etmez’ modundaki bir insanın farkındalığı, sosyal medyanın hayatındaki yerini ve sosyal medyayı nasıl kullanması gerektiğini bilecek kadar yüksektir. Kendini kaptırmadan, insanlarla neyi paylaşıp neyi paylaşmayacağını bilerek sosyal medyayı kullanır. ‘Bana fark etmez’ modunda olduğunuzda ölçünüzü bilirsiniz. Sosyal konumunuza en uygun içerikleri paylaşırsınız.

Eğer bir öğretmenseniz, öğrencilerinize, meslektaşlarınıza, velilerinize, okul yöneticilerinize ilham verecek, örnek olacak paylaşımlarda bulunursunuz. ‘Bana fark etmez’ modunda olduğunuzda sorumluluklarınıza göre paylaşımlar yaparsınız. Böylelikle sosyal medya kullanmaktan muzdarip olmazsınız.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-beyni-kullanmak
Genel
Temmuz 21, 2025by turhanguldas

Her Saniye Beyni Mükemmel Kullanmak

Her Saniye Beyni Mükemmel Kullanmak

Her saniye beyni mükemmel kullanmak demek, her saniye evrenden gelebilecek olan her mesaja açık olmak demektir. Evren bize her saniye binlerce şans ve fırsat göndermektedir. Eğer beynimizi uyanık tutarsak, bu şansları, fırsatları değerlendirmeye hazır vaziyette beklersek, bunları alabiliriz. Ama evren bu bilgileri gönderdiği sırada biz farkında değilsek, beynimiz uyuyorsa, zihnimiz olumsuz düşüncelere, inançlara takılıp kaldıysa, bunları göremeyiz.

Beynimizi her saniye mükemmel kullanarak insanlarla iletişimimizi en sağlıklı seviyeye çıkarabileceğimiz gibi, böylelikle her fırsatın da farkına vararak her gün yeni ve küçük başarılar elde edebiliriz. Sonunda da istediğimiz mutluluğa ulaşabiliriz: Ertelememek, dürüst olmak, sevgi ile bakmak, beyni her saniye mükemmel kullanarak farkında olmak ve devamlı her gün gelişmek, bir bina yapıyormuşuz gibi geleceğimizi inşa etmek; her gün yeni bir tuğla daha üstüne koymak…

Değişim Küçük Adımlarla Başlar

Biz her gün kendimizi geliştirirsek mükemmel bir birey oluruz. Her gün kendimizi geliştirirsek mükemmel bizler oluruz. Her gün kendimizi geliştirirsek mükemmel bir toplum oluruz. Her gün kendimizi geliştirirsek mükemmel bir dünya olur.

Değişime, küçük adımlar atarak başlamak gerekir. Bugün içinde yaşadığımız dünya bir günde yaratılmadı. İnsanlar her gün bir şeyler yaparak, üstüne bir şeyler koyarak, bir şeyler daha ekleyerek, bu birikimleri geliştirerek, bu dünyayı yarattılar. Yüzyıllarca emek verdikten sonra şu andaki noktaya gelindi. Onun için biz de idealimizdeki hayatı yaşamak istiyorsak, her günü, her anı olumlu değerlendirmemiz gerekir. Madem bu dünyaya geldik, bu serüveni dibine kadar yaşamak varken, neden istediğimiz gibi yaşamayalım, neden ideal bir hayata sahip olmayalım?

Bir tatil programı aldığımızı düşünelim. Bunu nasıl değerlendiriyoruz? Maksimum dinlenerek, maksimum eğlenerek, maksimum zevk alarak, maksimum yer görerek, maksimum çevre bilgisi edinerek. Farz edin ki bu dünyaya 70-80 yıllığına gezmeye gönderildiniz, o zaman tadını çıkartın. Niye o kadar çok ciddiye alıyorsunuz her şeyi, sonsuza kadar yaşayacakmış gibi kendinizi parçalıyorsunuz? Biraz rahat olun. Sadece beynimizin alışkanlıklarını ve programlarını değiştirerek her sorunumuzu çözebiliriz. Bunları yaparak beynimize bir görev vermiş oluruz. Zaten onun en önemli görevlerinden biri, bizim yani efendisinin talimatlarını yapmaktır.

Beynimiz Bir Mıknatıs Gibidir

Biz mantralarımızı gün içerisinde fırsat bulduğumuz her an yazılı ya da sözlü olarak beynimize hatırlattığımız zaman, beynimiz de amacımıza ulaşmayı hızlandırmayı kendisine görev bilir ve isteklerimizi hayatımıza çekmek için ne gerekirse yapar. Kol kola girmiş iki arkadaşın ekip çalışması gibi beynimizle uyum içinde amaçlarımıza doğru ilerleyebiliriz. Unutmayın; beynimizin desteği olmadan tek başımıza hiçbir sonuç alamayız.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-toplumicinde-konusmak
Genel
Temmuz 14, 2025by turhanguldas

Toplum İçinde Kendini Nasıl Dinletirsin

‘Bana fark etmez’ modundaki bir insan farkındalığı yüksek, özgüven sahibi, komplekssiz, takıntıları olmayan, kaygısız, korkusuz, telaşsızdır. Böyle insanları herkes dinler. Peki “Toplum İçinde Kendini Nasıl Dinletirsin?”sorusuna gelecek olursak; toplumda sözünüzün geçmesi hayatınızda birçok alanda size avantaj sağlar. İş hayatınızda kariyer ve başarı basamaklarını hızla çıkarsınız. Aile hayatınızda sevilen, sayılan bir aile ferdi olursunuz. Hitap etmek istediğiniz her alanda rahatlıkla sözünüzü geçirebilirsiniz.

‘Bana fark etmez’ modundaki insan yalındır. Hayatının her alanında nettir. Kendisinden emindir, düşünceleri nettir. Bir şey anlatırken paniklemeden, telaşa düşmeden anlatır. En önemlisi egoist tavırları olmadığı için karşısındakini aşağılamadan, yargılamadan konuşur. Hitap ettiği topluluğa karşı saygılıdır.

‘Bana fark etmez’ modundaki insan dolu dolu konuşur. Toplum karşısında sözü geçen birisi olmak için önce kendini geliştirmesi gerektiğini bilir. Kendisini, özellikle sözünü dinletmek istediği konuda geliştirir. Bilgi birikimi ve kendinden emin tavırlarıyla istediği her konuda kolaylıkla sözünü dinletebilir. Çevresindeki insanlar da böyle bir insanı dinlemekten keyif alırlar.

Bilgiyi Panik Yapmadan Aktarabilmeli

Her bilgili olan insanın sözünü dinletemediğini fark etmişsinizdir. Buradaki püf noktası, insanın karakteridir. Toplumda sözünün geçmesini isteyen insanın toplumu sevmesi gerekir. Hitap etmek istediği toplumu anlaması ve onlarla bütün olması gerekir. Örneğin, üniversitede profesörsünüz. Öğrencilerinizin, meslektaşlarınızın, mesleğinizle ilgili kurumların sizin sözünüzü dinlemesini istiyorsunuz. Bilgilisiniz, profesör olduğunuz için de tecrübelisiniz ama kimse size itibar etmiyorsa ortada bir yanlış var demektir. Buradaki yanlış da sizdedir. Kişisel olarak kendinizi geliştirmemiş olabilirsiniz. Hitap yeteneğiniz iyi değildir, bildiklerinizi aktarırken yeteri kadar emin konuşmuyorsunuzdur, özgüveniniz yoktur, bilgilerinizi karşınızdakilerin bilgi seviyesine göre aktarma sorunu yaşıyor olabilirsiniz ya da mesleğinizi, meslektaşlarınızı, öğrencilerinizi sevmiyorsunuzdur. Bu sebeplerden herhangi birine sahipseniz sözünü dinletmeniz mümkün olmaz.

‘Bana fark etmez’ modundaki bir insan kendini yüzde 100 ifade edebilir. Düşündüklerini panik yapmadan rahatlıkla anlatabilir. Ve hedefe, söylemek istediği şeye istediği şekilde varabilir. Takıntıları olmadığından beyninde ne düşünüyorsa doğrudan, hiçbir gereksiz süzgeçten geçirmeden, insanlar ne diyecek, karşımdakiler nasıl bir tepki verecek gibi kaygıları olmadan en saf hâliyle fikirlerini insanlara aktarabilir.

‘Bana fark etmez’ modundaki insanlar sevilen karakterlerdir. Toplumun sempatisini kazanmışlardır. Düşüncelerini en açık, en direkt şekilde söyledikleri takdirde bile itici gelmezler. Açık sözlü fikirleri toplum tarafından dışlanmadan kabul edilir. Toplum onları oldukları hâliyle kabul eder. Çünkü bu moddaki insanlar egodan arınmış, yalın karakterleriyle insanlara yaklaşırlar. İnsanlara karşı olumsuz eleştirilerde bulunsa bile, insanlar bu eleştirinin toplumun iyiliği ve gelişimi için yapıldığını bilirler.

Değişik Fikirlere Açıktırlar

‘Bana fark etmez’ modundaki insanlarla her şey konuşulabilir. Her şey tartışılabilir. Onlara her türlü soru sorulabilir. Farklı düşüncelere, değişik fikirlere açıktırlar. Yargılamadan anlamak için dinlerler. Farklı düşüncelerin sentezini yapabilmek için ne kadar çok fikir varsa araştırırlar. Farklı düşüncelerden ortak fikirler ve yollar edebilmek için gayret gösterirler. Bu nedenle ‘bana fark etmez’ modu günümüzün, çağımızın sorunlarını çözen bir hayat felsefesi, bir bakış açısıdır, yaşam tazıdır, bir karakterdir.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-gemiler-yak
Genel
Temmuz 7, 2025by turhanguldas

Gemileri Yakın

Gemileri yakın diyerek hayatınızda geri dönüşsüz bir adım atmanın, kararlılıkla hedefe yürümenin ve değişime cesaret etmenin yollarını keşfedin.

Bazen dönüş şansınızın olmaması kötü bir şey değildir, yeter ki fırsatlar sizi motive etsin… Gemileri yaktığınız zaman artık tek şansınız vardır; ya kaybet ya da kazan!

İspanyol kaşif Hernán Cortés 1519 yılında Meksika kıyılarına ayak bastığında, ordusunun o toprakları İspanya için fethetmesini istiyordu. Şartlar çok zordu, içlere doğru ilerlerken sürekli olumsuz şartlarla, bitmek bilmeyen hastalıklarla karşılaştı. Askerleri pes edip ülkelerine dönmek için fikir ayrılıklarına düştüğü sırada yaverine şunu söyledi: “Gidip şimdi gemileri yakmanı istiyorum.” Böylece, askerlerine Meksika kıyılarını fethetmek dışında başka bir şans bırakmadı. Başarılı olmak istiyorsak, gemileri yakmamız lazım! Gerçekten başarıya ulaşmak istiyorsak, var gücümüzle tek yönde ilerlememiz gerekir. Dönüşümüz yoksa tek seçeneğimiz başarılı olmaksa, o zaman var gücümüzle başarılı olmak için çalışmalıyız. Peki, gemileri nasıl yakarız?

Zihninizi Şartlayın!

Diyelim ki bir hedef koyduk; ideal kilomuza ulaşacağız! “Ben ideal kiloma ulaşacağım, hedefim ideal bedenime ulaşmak!” gibi cümlelerle bunu her yerde dillendirin ki başaramazsanız mahcup olasınız. İşte gemileri yaktınız, artık söylediniz bir kere. Bu ve buna benzer söylemler ile hem motive olursunuz hem zihninizi şartlarsınız hem de gemileri yakarsınız.

Kendi başımdan geçmiş bir olayı anlatayım; 80’li yılların sonunda ticarette başarısız bir dönem geçirdim ve kelimenin tam anlamıyla battım. Kendi paramı kaybetmekle kalmadım, sağa sola da borçlanmış durumdaydım ve artık dönüşüm yok diye düşündüm. Akrabalarım Fransa’ya gidebileceğimi söylediler. Tek kurtuluşum orada çalışıp borçlarımı ödeyip ondan sonra rahatlamaktı. Gideceğiz fakat paramız yetmiyordu. Zar zor bulduğumuz uçak parası bizi Fransa’ya kadar götürmüyordu bile. Avusturya’ya kadar uçak ile sonra Fransa’ya kadar da tren yolu ile gittik. Bizi tren garından akrabalar almasa gideceğimiz adrese taksiyle bile gidemiyorduk. O an başımıza gelen bu olumsuz olaylarda büyük resme baktığımda fark ettim ki aslında bunlar beni arzularıma yönlendirmişti; farklı dünya kültürlerinin peşine düşmek…

Kriz Fırsata Dönüştü

Olumsuz koşullar sayesinde farklı bir kültürü deneyimleme, yeni bir dil öğrenme ve mesleğimde ilerlememi sağlayacak eğitimleri alma fırsatı yakalamıştım. Hayatımdaki kriz çok büyük bir fırsata dönüşmüştü. Fransa’da çok zor şartlar ile karşılaştım ama yılmadım.

Yeniden öğrenci oldum, yeniden üniversiteye gittim, Sorbonne’da Fransız Dili ve Edebiyatı eğitimi aldım. Yabancı dil öğrendim, kendi mesleğimi geliştirdim. Bu arada benim aşkım olan kişisel gelişimle ilgili hazinenin içine düştüm. O zaman Türkiye’de kişisel gelişim çok bilinmiyordu. 80’li yılların sonlarında Fransa bu konuda en iyi dönemlerini yaşıyordu. Her yerde kurslar vardı; yoga, meditasyon, yaratıcı imgeleme, mantra nasıl yazılır…

Eğitimler veriliyordu ve yüzlerce kitap yayınlanıyordu. Özetle, hayatımı değiştiren bir hazinenin içine düşmüştüm. Ama eğer ben gemileri yakmasaydım ve krizi bir fırsat olarak görmeseydim, normal şartlarda bir hafta sonra Türkiye’ye dönebilirdim. İşte böyle bir durumda savaşıyorsun, başarılı olmak için elinden gelen her şeyi yapıyorsun.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-blog
Genel
Haziran 30, 2025by turhanguldas

Ego: Yararlı mı, Zararlı mı?

Ego; çok sık karşımıza çıkan ve bir o kadar da rahatsız edici bir konu… Ego nedir? Yönetimi nasıl olmalı? Ego zararlı mıdır? Ne işe yarar? Ne gibi engeller çıkarır? Egolu insanlar toplumda nasıl algılanır? Bu sorular etrafında biraz düşünelim.

Ego, insanı içten içe zehirleyen en önemli faktörlerden biridir. Çünkü çevremizde karşılaştığımız pek çok sorunun temelinde ego yatıyor. Bunu sadece bireysel değil, toplumsal ölçekte de gözlemleyebilirsiniz: Ailede, iş yerinde, arkadaş çevresinde ya da daha geniş çapta, ülkeler arası ilişkilerde…

Günümüzde yaşanan problemlerin çok büyük bir kısmı ego kaynaklı. Bunu biraz açmak gerekirse, bazı siyasi liderler “ben yaptım”, “ben söyledim” gibi söylemlerle hareket ediyor. Bu bireysel güç gösterileri, aslında sosyal ve ekonomik dengeleri altüst eden bir ego oyunundan başka bir şey değil. Ve ne yazık ki bu tutum, sadece o kişiyle sınırlı kalmayıp toplumlara hatta dünyaya zarar veriyor.

Egoist kimdir? Sadece kendini düşünen kişi. Bu kişi için diğer insanlar, hayvanlar, doğa ya da kolektif yaşam hiç önemli değildir. Çünkü her şeyin merkezine kendisini koyar. Böyle insanları çevremizde sıkça görürüz. Aile içinde, iş ortamında, hatta sosyal medya platformlarında… Ve bu tip insanlar çoğunlukla itici bulunur. Çünkü ego, insanları birbirinden uzaklaştırır; ilişkileri bozar, yapıları çürütür.

Sırrı ‘Biz’ Kavramında

Bir ilişkide, bir ailede ya da bir iş ortamında “sen küçüksün”, “sen anlamazsın”, “sen kadınsın, erkeksin” gibi cümlelerle başlayan konuşmaların sonu genellikle hüsranla biter. Çünkü bu ifadeler egoya dayanır. Oysa “biz” diyebilmek, herkesin fikrine alan açmak, birlikte yol almayı seçmek ilişkileri güçlendirir.

İş dünyasında da benzer bir durum söz konusu. “Ben dedim, sen dedin”, “emrimde çalışıyorsun” gibi ego temelli bir düzen uzun vadede işlemiyor. Gerçek başarılar, “biz” anlayışıyla hareket edilen ortamlarda doğar. Çünkü hiçbir birey tek başına bir yapıyı ayakta tutamaz. Birlikte hareket etmek, ortak akılla ilerlemek her zaman daha sağlıklı ve sürdürülebilirdir.

Hayatın merkezine “biz” kelimesini yerleştirdiğimizde, hem ilişkilerimiz güzelleşir hem de yaşadığımız dünya daha yaşanabilir bir yer haline gelir.

Paylaşmak ve Birlikte Hareket Etmek

Çünkü “biz” kelimesinde ego yoktur.

Ve işte bizim mantramız:

“Bugün daha mükemmel bizi yaratıyoruz.”

Bu, sadece kişisel gelişimle ilgili bir cümle değil; aynı zamanda toplumsal bir farkındalık çağrısı. Çünkü biz birlikte daha güçlüyüz. Tek başımıza mükemmel olamayız ama birlikte daha iyiye gidebiliriz.

“Ben” diyen insanlar, bir noktada yalnızlığa mahkûm olurlar. Ama “biz” diyenler, birlikte büyür, destek alır ve verir, paylaşır, çoğalır. Bu fark yaşamın her alanında hissedilir.

Egonun değil “biz” bilincinin egemen olduğu bir dünyada yaşadığımızı hayal edin… Ne savaş kalır, ne çevre katliamı, ne yalnızlık, ne açlık. Çünkü bu dünya, gerçekten de herkese yetecek kadar kaynağa sahip. Önemli olan paylaşmak, birlikte düşünmek ve birlikte hareket etmek.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-blog (1)
Genel
Haziran 23, 2025by turhanguldas

Kötü Aslında İyidir

İnsanlar kötü bir olayla karşılaştıklarında her zaman benzer tepkiler verir. “Evren beni sevmiyor, Allah beni sevmiyor, her şey beni buluyor, her şey kötüye gidiyor…” diye yakınırlar, sitem ederler. İnsanların başına gelen her şey kötü değildir. “Her şerde vardır bir hayır” atasözümüzü hatırlayalım. Kötü bir olay başımıza geldiğinde, hemen dövünmeyelim. Aradan biraz zaman geçtikten sonra o olay hakkında kararımızı verelim, “bu kötüydü” ya da “bu iyi olmadı” demek için aceleci davranmayalım. Örneğin, sevgilisinden ayrılan birisine göre içinde bulunduğu durum kötüdür. Ama o kişi olumsuz düşünmek yerine, evrenin kendisi için daha iyi bir planı olduğunu düşünmelidir. 

Beklemeyi Bilmek Gerek

Olumsuz düşünerek evrenin planını engellemeye gerek yoktur. İlişki yürümüyorsa, taraflar mutlu değilse ya da ilişkinin sonu arzu ettiğiniz gibi olmayacaksa neden zaman kaybedeceksiniz ki? İlişkinin bitmesi, belki daha iyi biri ile tanışma fırsatı verir, belki de karşınıza hiç akla gelmeyen fırsatlar çıkarır. İnsanlar olanlara üzülmek yerine fırsatları değerlendirmelidir. Kötü olduğu düşünülen bir olay için arkasından gelecek iyi fırsatları beklemek ve bir şans vermek gerekir. Ne kadar süre beklenileceği hiçbir zaman belli olmaz ama bunun için hayata zaman vermek gerekir. Evrenin yaradılış gücünü düşünen her insan, evrenin, insanlar için yarattığı bir planı olduğunu rahatlıkla görebilir. Planların oluşabilmesi ve gerçekleşmesi için insan şans vermeli, beklemeli ve kabul etmelidir. 

Olumsuz olaylar karşısında “hayatım bitti”, “ben bunu kaldıramam” gibi tepkiler vermeye gerek yok. Olayların üzerinden bir iki yıl geçtikten sonra insan yaşadıklarının hayırlı olduğunu görebilir. Kötü olarak gördüğümüz olaylar bazen gelişmemiz ve sıçramamız içindir. İnsan bunu zaman geçtikten sonra anlayabilir. Ancak olay anında ön yargısız bir şekilde davranmak ve hemen içerlememek önemlidir. Büyük bir değişim yaşandığında hemen karar vermemek gerekir. Biraz zaman ve sabır sonrasında karar vermek daha doğru olacaktır. Beklemenin sonunda insan yüzde 90 olarak kötü algılanan durumun kendi hayrı için olduğunu görür. Önemli olan evrenin verdiği mesajları doğru bir şekilde almaktır. 

Evren Daima Mesaj Gönderir 

Evrenin karşınıza çıkardığı engeller de ilerlememiz içindir. Yüksek atlamacılar yerinden atlamıyor. Atlamak için geri gidiyor, koşuyor ve hız kazanıyor, sonrasında en yükseğe doğru sıçrıyor. Aslında gerilemek kötü anlama gelmez, insanı daha ileriye taşımak için itici güç oluşturur. Bu da doğru bakış açısı ile kötünün aslında iyi olduğunu gösterir. 

Gün içinde hayatın size gönderdiği mesajları fark edin, evrenin size gönderdiği sınavlara dikkat edin. Bunlar her zaman kötü değildir, siz kalbinizi temiz tutun, dürüst olun, iyi olun. Evren de size dürüst olacaktır.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-blog (2)
Genel
Haziran 16, 2025by turhanguldas

Gerçek Özgüven Nasıl Kazanılır?

Özgüven, çocuklukta başlayan bir süreçtir. Ebeveynlerin tutumları, çocuğun kişiliği üzerinde belirleyici rol oynar. Özellikle bilinçaltı düzeyde gerçekleşen bu etkileşimler, bireyin özgüven duygusunu şekillendirir. Ancak geçmiş deneyimlere dayanarak özgüven eksikliğini yalnızca çocuklukla açıklamak çözüm değildir. İnsan, hayatının herhangi bir döneminde değişim ve dönüşüm yaratma potansiyeline sahiptir. Özgüven dahil birçok davranış kalıbı yeniden yapılandırılabilir.

Gerçek özgüven, tekrar eden deneyimlerle, uygulamayla ve başarıyla gelişir. Sadece övgüyle ya da dışsal motivasyonla oluşmaz. “Sen harikasın, çok zekisin” gibi ifadeler, davranışla desteklenmediğinde yeterli etkiyi göstermez. Başarılı oldukça özgüven artar; bu nedenle bireyin yaparak öğrenmesi ve süreçlere aktif katılması önemlidir.

Ebeveyn Tutumlarının Etkisi

Çocuk yetiştirme sürecinde negatif dil kullanımından ve etiketleyici yaklaşımlardan kaçınmak gerekir. Pozitif ve teşvik edici bir iletişim dili, çocuğun kendine olan güvenini artırır. Küçük yaşlarda kazanılan “kendi başına ayağa kalkma” deneyimi, ileride karşılaşılan zorluklara karşı dirençli olmayı sağlar. Çocuğun kendi başına çözüm üretmesi, sorunlarla baş etme kapasitesini doğrudan etkiler.

Günlük yaşamda da bu yaklaşım geçerlidir. Örneğin, çocuğun kıyafetini kendi giymesine, ödevini kendisinin yapmasına olanak tanınmalıdır. Bu tür fırsatlar, bireyin problem çözme becerisini ve özgüvenini geliştirir.

Özgüven kazanımı yalnızca çocuklukla sınırlı değildir. Yetişkinlikte de kişinin kendine sorumluluk alması, adım atması ve sonuç üretmesi bu süreci destekler. Birey kendi başarısını gördükçe, kendine olan saygısı ve sevgisi artar. Bu da içsel bir motivasyon döngüsü yaratır.

Başkalarının Onayına Duyulan İhtiyaç

Özgüven eksikliği, sıklıkla başkalarının onayına duyulan ihtiyaçla birlikte görülür. Birey kendi hakkında net bir fikre sahip değilse, dışarıdan gelen değerlendirmelere bağımlı hale gelir. Ancak herkesin sizi desteklemesini ya da doğru yönlendirmesini beklemek gerçekçi değildir. Kimi zaman bu tür dışsal etkiler, kıskançlık ya da rekabet gibi olumsuz duygularla şekillenebilir.

Bu noktada bireyin, kendi düşüncesini merkeze alması önem kazanır. Kendi değerlendirmesine güvenen bir kişi, dışsal manipülasyonlara karşı daha dirençlidir. Özgüven, bu içsel duruşla birlikte güç kazanır.

Kabul, Takdir ve Beğenilme İhtiyacı

İnsan doğası gereği kabul edilme, takdir edilme ve beğenilme ihtiyacı taşır. Bu ihtiyaçlar, bireyin sosyal çevresiyle kurduğu ilişkilerde önemli rol oynar. Ancak bu ihtiyaçlar sürekli dış kaynaklarla karşılandığında, birey içsel dengesini yitirebilir. Bu nedenle kişi, kendi içsel onay sistemini geliştirmelidir.

Öte yandan, çevredeki olumlu geri bildirimlerin etkisi de yadsınamaz. Bir bireyin yaptığı işin takdir edilmesi ya da görünüşünün fark edilmesi onun motivasyonunu artırabilir. Bu nedenle olumlu gözlemler paylaşılmalı, destekleyici bir dil tercih edilmelidir.

Özgüven, başkalarının düşüncelerine göre değil, bireyin kendi içsel değerlendirmesiyle şekillenir. Dinlemek değerlidir; ancak karar alma sürecinde nihai söz bireyin kendisine ait olmalıdır. Bu yaklaşım, bireyin kendi potansiyeline olan inancını pekiştirir.

Read More
turhan-guldas-kisisel-gelisim-anne-karni
Genel
Haziran 9, 2025by turhanguldas

Kişisel Gelişim Anne Karnında Başlar

Yapılan birçok psikolojik çalışma, anne karnında­ki algı ve doğum tecrübesinin, bireyin hayatında önemli rol oynayan anlar olduğunu kanıtlamak üzere olumlu sonuçlar vermektedir.

Son zamanlarda bireyin farkındalığı yükseldikçe, var oluşuna dair bütün evreleri, geriye dönük çalışmalarla kav­rayabileceği ve yeniden canlandırabileceği tekniklere yönel­mektedirler. Psikodrama, hipnoz gibi popüler terapilerle fe­tüs ya da cenin dönemindeki hallerini hatırlamaya çalışan, doğum ve doğum sonrası deneyimlerini hatırladıklarını id­dia eden insanlar her geçen gün daha çok artmaktadır. Peki neden cenin halimizi merak ediyoruz? Ya da neden doğar­ken ne hissettiğimizi bilmek istiyoruz? Çünkü hayatımızın ve hayatımıza verdiğimiz tepkilerin belirginleştiği, karakte­rimizin temellerinin atıldığı dönemlerin, farkındalığımızın meydana geldiği ilk anlardan itibaren başladığını içten içe biliyoruz.

Yapılan birçok psikolojik çalışma, anne karnında­ki algı ve doğum tecrübesinin, bireyin hayatında önemli rol oynayan anlar olduğunu kanıtlamak üzere olumlu sonuçlar vermektedir. Anne karnındaki bebeğin ışığa duyarlı olma­sı, aminosentez iğnesi gibi dışarıdan yaklaşan bir uyarana hareketle tepki vermesi, anne karnında algılamanın başla­masına kanıt olarak gösterilmektedir. Anne karnındaki bir bebeğin algısıyla 3 yaşındaki bir çocuğun algısı elbette aynı değildir. Ama 3 yaşındaki bir çocuğun davranışlarını belir­leyecek psikolojik unsurların, anne karnında geliştiği düşü­nülürse, dikkat edilmesi gereken bir durumdur.

Bebek, Kordondan Sadece Besinleri Almaz

Hamilelikte beslenme ve psikoloji, eşit derecede bebeği­nizin gelişimi kadar önemlidir. Bebek, kordonundan sadece besinleri değil duygu durumlarınızı da alır. Eşinizle yaşadı­ğınız her deneyime verdiğiniz tepkiden tutun da çevreniz­deki koşullara ve insanlara karşı hissettiğiniz, dış dünyaya verdiğiniz her tepkiyi de besinleri özümsediği gibi özümser. Hücrelere kodlanan algı, hücre gelişimiyle birlikte daha üst seviyelere çıkar. Hücre, kayıt ettiği her bilgiyi ilerleyen haf­talarda sinirsel algıya dönüştürerek gelişir. En ufak yapı ta­şımız olan hücreden meydana geldiğimiz düşünüldüğünde, anne karnında başlayan bu hücresel kodlamaların önemini kavrayabilmek mümkündür. Folik asit, B vitamini ailesinin bir üyesidir ve DNA sentezi ve hücre bölünmesi süreçlerin­de önemli yeri olan bir vitamindir. Hücre gelişiminin önemi artık bilindiği için hekimler hamilelik öncesi süreçten baş­layarak anne adayının folik asit kullanımına önem verirler.

Psikolojik Durumlar Ötelenmemeli

Genelde anne adayları beslenme üzerinde yoğunlaşıp bebeklerini etkileyecek psikolojik durumlarını ikinci plan­da bırakırlar. Bu dönemde beslenme kadar anne ve babanın psikolojik durumu da önemlidir. Bu yüzden hamilelik süre­cinde anne ve babanın, bebekleriyle sağlam bir bağ kurma ve bebeğin algı gelişimini sağlıklı süreçlerle başlatma konu­sunda bilinçlenmesi gerekir.

İyi planlanmış gebeliklerde hamilelik öncesi kontrol ve hazırlıklarla anne ve babalar hamilelik sürecinde bebekle­riyle bağ kurmak adına daha bilinçli süreçler geçirmekte­dirler. Planlanmamış gebeliklerde ise, bilinçli süreç yaşama şansını bulamayan ebeveynler sorunlu süreçlere adım at­maktadır. Hayat her zaman planladığımız gibi gitmeyebilir. Önemli olan, hazırlıksız yakalandığımız durumlarda bile ne yapıp ne yapmayacağımızı bilebilecek kadar farkında ve bi­linçli adımlar atabilmektedir.

Read More
turhan-guldas-bilinc-alti-gucu
Genel
Haziran 2, 2025by turhanguldas

Bilinçaltının Gücüyle Zamanı Yeniden Yazmak

Zaman hepimizi bir noktada yakalar. Ancak zamanın bizi nasıl etkilediği, onunla nasıl bir ilişki kurduğumuza bağlıdır. Gençlik, sadece bedenin değil, zihnin de bir halidir. Ve işin sırrı, bilinçaltında yatar.

Beynimizin temel yapısı, doğduğumuz andan itibaren, hatta anne karnında gelişmeye başlar. Bu süreçte aldığımız her bilgi, deneyim ve duygu, bilinçaltımızda birikerek kim olduğumuzu şekillendirir. Ancak burada ilginç bir gerçek var: Beyin, dışarıdan gelen bilgileri ve iç dünyamızda canlandırdığımız düşünceleri ayırt edemez.

Beyin, Hayal ile Gerçeği Ayırt Edemez

Bu yüzden tekrar eden düşünceler, inançlar ve kelimeler, zamanla bilinçaltımıza kazınır. Beyin, kendini bu komutlara göre yeniden yapılandırır. İşte tam da bu noktada mantralar ve olumlamalar devreye girer.

Mantralar, bilinçaltının dilidir. Her tekrar, beynin kimyasını yeniden düzenler. Kendine “genç, canlı ve sağlıklıyım” dediğinde, beyin bu komutu gerçek gibi algılar. Çünkü beyin, hayal ile gerçeği ayırt etmez. Ona ne söylersen, onu doğru kabul eder.

Bilim de bu dönüşümü destekliyor. Epigenetik, genlerimizin sabit olmadığını; çevresel faktörler, düşünceler ve duygularla sürekli değiştiğini gösteriyor. Yani sadece genetik mirasımıza bağlı değiliz. Zihnimizi programlayarak bedenimizi genç tutabiliriz.

Beden, Zihni Takip Eder

Zihinsel gençlik, kalıcı bir gençliğin anahtarıdır. Çünkü beden, zihni takip eder. Eğer zihnini gençliğe programlarsan, hücrelerin de buna göre yenilenir. Her gün tekrar edilen olumlamalar, gençlik kodlarını bilinçaltına işler.

Unutma, senin elinde güçlü bir araç var: Kendi zihnin. Onu nasıl kullandığın, nasıl hissettiğin, hangi kelimeleri tekrar ettiğin, hayatını ve bedenini şekillendirir. Beynini yeniden programla. Çünkü genç kalmak, bir seçimdir.

Read More
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Bu bağlantılardan Dr. Turhan Gülaş hakkında daha fazlasını keşfedin ve bizimle iletişime geçin. Düzenli güncellemeler için hesaplarımızı takip etmeyi unutmayın.

Hızlı Erişim

Dr. Turhan Güldaş Hakkında
Kişisel Gelişim
TV Media
Basında

Bizi Takip Edin

Instagram
Facebook
YouTube

Copyright © 2025 Dr. Turhan GÜLDAŞ. All Rights Reserved

Yaşam Sihirbazı

back to top
@dr.turhanguldas
15.10.2025 günün mantrası. #mantra #kişiselge 15.10.2025 günün mantrası.

#mantra #kişiselgelişim #pozitifdüşünce 
#bugündahamükemmelbiziyaratıyoruz
Kendi sesini duyamayan, başkalarının gürültü Kendi sesini duyamayan, başkalarının gürültüsünde kaybolur.
Stresi azaltan 3 basit yöntem! #stresyönetimi # Stresi azaltan 3 basit yöntem!

#stresyönetimi #mantra #meditasyon
Kısa bir duraklama, büyük farkındalık yaratı Kısa bir duraklama, büyük farkındalık yaratır. Yavaşlamak bazen ilerlemenin en akıllıca yoludur!
Dipteysen, orası çıkışın başladığı yerdi Dipteysen, orası çıkışın başladığı yerdir. Kaybolduğunu sandığın yerde aslında kendini buluyorsun!
Ertelemek, konforun tatlı yalanı. Şimdi başla, Ertelemek, konforun tatlı yalanı. Şimdi başla, yarın teşekkür edersin.
Ekim ayında sana en çok eşlik edecek şey hangi Ekim ayında sana en çok eşlik edecek şey hangisi? Durdur ve yoruma yaz😍
Hayatta en zor anlarımız, aslında bizi en çok Hayatta en zor anlarımız, aslında bizi en çok güçlendirenler oluyor. Senin en büyük hayat dersin neydi? 👇
✨ Kendine iyi bakmak → Kendini iyi hissetmek → Güzel enerjileri hayatına çekmek.
Unutma, kontrol sende! 😊
Tüm güzellikler kendini olduğun gibi kabul etti Tüm güzellikler kendini olduğun gibi kabul ettiğinde başlar!

#loveyourself
Para cebinden sessizce süzülüyorsa, farkındalık şart! 🕵️‍♀️ Nereden kaçtığını bilirsen, yönetebilirsin!

#maddidisiplin #parayönetimi
✨ Bugün, geriye kalan hayatının ilk günü. G ✨ Bugün, geriye kalan hayatının ilk günü.
Geçmişin yükünü geride bırak, yepyeni bir sayfanın ilk satırını yazmaya başla. ✍️
Çünkü hâlâ buradasın. Ve bu, yeniden başlamak için en büyük şans. 💫✨
Instagram'da takip et